Adım İbrahim Coşkun, 1955 yılında Türkiye’ nin bugünkü Tunceli ilçesi Dersim’ de doğdum.
Ben resim odaklı görsel bir sanatçıyım. Sanatsal gelişimimi büyük annem etkiledi. Büyükannemin akrabaları 1937_ 38‘deki etnik temizliğin kurbanı oldular. Bu konu hakkında uzun süre konuşmak tabuydu.
Çocukluğumda köyümüzde iki Ermeni kilise kalıntısı vardı. Büyükannem her hafta oraya gider , mumlar yakar ve bir Hristiyan gibi dua ederdi. Kendisine çevresinde gösterilen büyük saygıya rağmen genelde yalnızdı. Ona yakın olan ve güvenilen tek kişi bendim. Bana tüm sevgisini ve şefkatini verdi. Ermeni ve Dersim katliamlarını tüm acıları ve özlemleriyle bir masal gibi anlatırdı bana. Kötü ve akıllı insanlar arasındaki ,kötülerin tüm vahşetine rağmen sonunda akıllı olanların kazandığı kavgaları konu alan bir sürü hikaye anlatırdı.
Onun benim için tek bir dileği vardı, bu dünyada iyi bir insan olarak iz bırakmak ,asla elime silah almamak ve sanat üzerine eğitim almam. Onun öldüğü sırada ben 6 yaşındaydım.Büyükannemin ölümü benim için büyük bir şoktu.
15 yaşımda Hannover’e geldim ve makine montajcısı olarak eğitim aldım. Başarılı eğitimimin ardından otobüs şoförü olarak çalıştım.
Sanata olan ilgimden dolayı her zaman sanatçılara yakınlık duydum. Onların teşviki ve desteği sayesinde 19 yaşında resim yapmaya başladım.Community College kurslarına katıldım ve hızlı bir şekilde eğitimi tamamladım. Öte yandan Hamburg’daki Paris Sanat Akademisi’nde uzaktan eğitim kursunu tamamladım.
İlk sergim 1984 yılında Bavyera televizyonunda haberleştirildi ve gösterildi. Daha sonra Berlin sanat ortamıyla bağlantılar kurdum.Türkiye’deki sanat ortamının oluşmasıyla ilgilendiğim için Almanya ve Türkiye arasında gidip geldim.
Eşimle birlikte çoğunlukla Mersin’de yaşıyorduk ve orada bir Kafe ve stüdyo açmıştık.Türkiye İnsan Hakları Derneği’nin kurucu ortağı olduğum ve bir belgeselle ilgili yaptığım eleştirel bir açıklama nedeniyle devletin sürekli gözetimi altına girdim. 1984 yılı sonuda Türk pasaportuma el konuldu ve artık Türkiye’den ayrılamıyordum. Kafem ve Stüdyom zorla kapatılarak yıkıldı.Ankara’ya kaçtım ve orada bir galeri açtım. 1989 yılı sonlarında çok yakın arkadaşlarımdan Türkiye’de hayatımın tehdit altında olduğunu ve ülkeyi terk etmem gerektiğini öğrendim. Alman sanatçılarla olan iyi ilişkilerim ve iyi itibarım sayesinde sanat dünyasında kaçışım Alman konsolosluğu aracılığyla planlandı ve ayrıca gerçekleştirildi.
Almanya’da Türkiye İnsan Hakları Derneği’nin faaliyetlerini anlatmak üzere Willy Brandt tarafından karşılandım.
Şu an Berlin’de yaşıyorum ve yine çok ilgimi çeken Türkiye’ye gidip geliyorum . Sanatla ve sanat galerilerimin açılışlarıyla uğraşıyorum. Bodrum’da kendi galerimi açtım. Maalesef resmimin ana temaları , kökleri ve kaynakları yok edildi. (Dersim’in nüfusu azalan ve yakılan köyleri)
1984 yılından bu yana Almanya , Türkiye , Lüksemburg ve Belçika’da çeşitli kişisel ve karma sergiler açtım. Şu anda Berlin, İstanbul ve Bodrum’da serbest sanatçı olarak çalışıyorum.